23 Eylül 2011 Cuma

Her şey sütlü kahve renginde.

Tumblr_lrc24vsgpa1r1gvgko1_500_large
Canım yazmak istiyor, ama baskın bir uyku bulutuyla mücadele ediyorum. Şimdiden haftanın ağırlığı omuzlarıma çökmeye başladı.

Bugün ekinoks. Işığını ve karanlığını eşit paylaşıyor bugün dünya. Kuzeyde 6 aylık bir gece başlıyor, güneyde 6 ay boyu hiç batmayacakken. İnsanların da gündüzü gecesine karışıyor. Işıklar var bugünlerde bizler için, etrafımda herkes bir şeyler için umutlu, bir şeylere çabalıyor. Bir yandan da ışığa gidene dek karanlıkta yalpalamak var. Her türlü duygu ve düşünce iç içe geçmekte ve zaman delice akmakta.

Çok bir değişiklik yok. Ağaçlar nasıl yapraklarını döküyorsa, ben de her sonbahar saçlarımı kısaltıyorum. Yine istediğim gibi olmadı, ama yenilik işte, güzeldir. Bir diğer yenilik de bas gitarı nihayet elime almak ve çalışmaya başlamak oldu. Şu zorlu senede bir nefes gibi geliyor o yeni boyanmış odanın kokusu ve notaları.

Edebiyat da pek uğramıyor bugünlerde. Zaten nasıl vefasızdır o, sen acı çekmeden bitmez kapında. Yalnızca okuldaki bir dersimde çılgınca kitap tartışıyoruz, öyle ki hızımızdan şapkam uçuyor uzaklara. Hergün yeni bir şiirle başlıyoruz derse, sonra kitabımızı tartışıyoruz büyük bir tempoyla, çok yüksek bir perdeden. Doyduğumu hissediyorum.

Bu güzel nüanslar dışında çok bir renk yok ne yazık ki. Her köşede başka bir test kitabı, başka bir şıklı soru insanı karşılıyor, "Hızlıca bitiverse" dedirtiyor. Yeni bir ajanda alıp biraz kendimi motive etmeye uğraşacağım yarın. Bir de bir operasyonumuz var, o gizli noktada buluşacağız şimdi beni okumakta olan o minik şirin kızla ve tabii ki orayı bize asıl öğreten muzip-çocuk rehberimizle. Orası bizim. Kimseler bilmiyor orayı bu minik mutlu sırrı paylaşanlardan başka. Bu fikir nasıl heyecan verici benim için, hele ki şu ışıksız vakitlerde.

Bazen bir yer keşfediyorsun şehirde, misal Kadıköy köşelerinde bir ufak sığınak. Öyle güzel oluyor ki, kimseyi götürmek istemiyorsun oraya, kimse kirletmesin. Sevgiden doğan bir bencillikle. Ama tüm sevgiler bencilce değil mi zaten? Bir başkasını bir eşya gibi benimsemek, ondan aynısını beklemek, hiç değişmemesini istemek, bir yandan da onu istediğimiz gibi yontmaya çalışmak koca bir bencillikten ibaret. "Benim için ne yaptın ki?" diyen birine "Seni sevdim" yanıtını veremezsin asla, çünkü sevmek, eğer mevcutsa, yalnızca bireyin kendisiyle alakalı bir şey. Kısacası sevmek yalnız kendinle, yalnız yalnızlıkla adaş.

Çok sevdiğim iki şey, kediler ve kelimeler, her daim başına buyruk. Söz geçiremiyorsun onlara. Pencere önündeki kedi ısrarla miyavlıyor bugün. Kelimeler de ne zaman isterlerse o zaman yazdırıyorlar kendilerini.

"Basit şeylerin arkasına gizleniyorum, beni bulasınız diye."
Yannis Ritsos

Hiç yorum yok: