31 Mayıs 2010 Pazartesi

Mevsim.


Bu gece 12 itibariyle Hayat Bilgisi kitaplarına göre yaz mevsimi resmen başlıyor. 
Ve de tabii ki festival mevsimi
Bloglarda ise "Bu haftasonu nasıl gönül eğlendirdim" yazıları hüküm sürüyor. Eksik kalmak istemedim.

Ne okudum?

*İki Genç Kızın Romanı - Perihan Mağden 
Mideye sert inen bi yumruk gibi, ama garip bir biçimde iyi geliyor. Acilen okunmalı. Behiye ve Handan'ı anlamalı.

Ne dinledim?

*Dolapdere Big Gang
Seyirci mi çok iyi değildi, bilmiyorum, konser beklediğim kadar hareketli geçmedi. Yine de iyidir Dolapdere, bol bol dinlemeli, göbek atmalı.

*Bedük
Açıkçası beklentilerim düşüktü Bedük konusunda. Elektronik müzik yapan bi adamın konseri ne kadar hareketli oalbilir diye önyargılı gitmiştim. Fakat sonuç çok daha iyiydi. Su şişeleri ile yaratlıan yağmur efektleri altında 1,5 saat kesintisiz dans ettik. Tavsiye ediyorum. (Bedük'ün bebekli bir aile babası olması ise ayrı bir şirinlik)

Ne seyrettim?

*Mahşer-i Cümbüş
Zaten severdim, canlı performansta daha  da çok keyif aldım. Hep güldürün, hep devam edin bu güzel işe.

Ne yaptım?

*Batik
Çok çok çok çok zevkli bu, ama ellerimden çıkmıyor kahrolası boya! 

Ne giydim?

*Çiçekli dolgu topuk ayakkabı
Evet bu bölüm gereksizdi ama olsun. Bu yaz her şeyin çiçeklisi, pastel tonu, makbul, çok seviniyorum. İyi ki almışım bunları geçen sezon.

İşin fenası daha 2,5 hafta var, hem de sınavlar. Bu kadar "kop-kop"tan sonra nasıl devam edeceğiz, inan bilmiyorum.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Mahrem.

"Writing is a socially acceptable form of getting naked in public"
Paulo Coelho


İşte sırf bu yüzden senelerce yazılarımı okutmadım kimseye
Ve bu nedenledir okuyucularımı çok sevmeme rağmen onlar arttıkça korkmam


Bedeninizi görmeleri o kadar da sorun değil, eninde sonunda insan bedeni işte.
Kimden ayrıldınız, hangi okuldasınız, bunları internete yazmak da kişisel bilgi değil aslında
En fazla cesaret gerektiren yazılarını yayınlamak
Çünkü onlar ruhumuzun ve aklımızın sereserpe fotoğraflarıdır
Ve biz açmadıkça, gizlidir, saklıdır, hiçbir güç alamaz elimizden.


Düşünceler mahrem, yazmak teşhir.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Bal rengi.

Beklenmedik, kısacık bir uykunun ardından gelen tatlı bir sersemlik/sarhoşluk hali vardır.
Güneş gözüne değip de uyandırınca yaşanan
Otuz saniyelik, belki de çok daha kısa olan,
Ama yıllar gibi gelen.
Tek bir biçimde tanımlayacak olsam, bal rengi derim o yarım dakikaya.
İşte o kısacık bal rengi anda kendisi hakkında çok şey öğrenebilir insan.

Zaman ve mekan mevhumlarını kaybettiğin o anda kendini nerede sanıyorsan, evin orasıdır.
İçinden ilk hangi his geçiyorsa, ruhunu o duygu ele geçirmiştir.
İlk kimi düşünüyorsan, en çok onu seviyorsundur.

"Sürekli uykuyla uyanıklık arasında 
Gidip gelip gidip gelip gidip gelip
40 derece yüksek ateş ve kıskançlık"

Kıskançlık - Teoman

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Tespit.

"Sen denize girerken gözlük takanlara benziyosun. Her şeyi daha iyi görebilmek için gözlük takarlar, tabii bir de gözleri yanmasın diye. Ama denizin asıl tadını gözlerini yaktığında anlarsın." demişti.

Bir başkasının ağzından duyduğun portrenin sana uyduğunu görmek korkutucu değil midir her zaman?

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Pencere.

Güneş batınca evlerin pencerelerine bakmayı severim.
Perdeler sımsıkı kapanmamışsa eğer, o yabancı hayatları yarım dakikalığına paylaşmak mümkün.

And The Moon And The Stars And The World

Long walks at night--
that's what good for the soul:
peeking into windows
watching tired housewives
trying to fight off
their beer-maddened husbands.

Charles Bukowski 

16 Mayıs 2010 Pazar

Genç yetenek.

"Fatma Teper 1990 yılında Harvard Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu‟ndan mezun oldu. Bir yemek sırasında yere düşmek üzere olan şarap şişesini tutarken sergilediği mükemmel refleksler orada olan bir CIA yetkilisinin dikkatini çektikten sonra özel eğitim için Patagonya‟daki Pearl Herbert gizli üssüne gönderildi. Yıllarca “Yeah Babe” kod adlı Fatih Karayel‟i kovaladı."


Böyle yetenekli gençleri okumak lazım. 
Yeni yazarımız Yusuf Salman'ı tanımak ve online kitabı Beyaz Tavşan'ı okumak için:

http://www.yusufsalman.info/uploads/Beyaz_Tav_an.pdf

Ayıptır söylemesi, aslı İngilizce olan "Kelebekler Ölmeli"yi bizzat kendi ellerimle çevirdim.
Başarılarının devamını diliyor, kendisine kova kova çikolatalı fondü yolluyorum.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Gitar.

Keşke odamın köşesinde mahzun bir sevgili gibi bana bakıp tozlanmasan.
Vaktim olsa da hak ettiğin kusursuz tınıları çıkarmana yardım edebilsem.
Hergün daha güzel bir parça çalsak mesela seninle.
Listemin kimbilir kaçıncı maddesi: Gitara geri dön.

"With every mistake, we must surely be learning
Still my guitar gently weeps."

While My Guitar Gently Weeps - The Beatles

9 Mayıs 2010 Pazar

Editör.

yolculuk niyetinde değilim. 
fakat böyle bir iş yapmaya kalksam 
doğru istanbula giderim. 
beni bebek tramvayında görünce 
ne yaparsın acep? 

mamafih söylediğim gibi 
yolculuk niyetinde değilim.

Orhan Veli

Okulda güzel bir edebiyat dergimiz var da, söylemesi ayıp onun editörüyüm ben.
Bu şiiri de editör yazısının başında koyuyorum, havalıyım kahretsin.

Şimdi bir bakalım:
Bir ay önce saçımı kestirdim
İkinci el kitaplara taparım
Rengarenk koca fincanlarda kahve içmeyi severim
Takılarımı duvarlara asıyorum
Regina Spektor dinliyorum
Gözlerim de bozuk zaten.
Yani entellektüel editör kadın imajı için tek eksiğim kemik çerçeveli bir gözlük.

On sekizinci yaş günümde daktilo isteyeceğim.


O değil de, Fevzi Bey, okuyorsanız se-lam.
Sormayın, cevaplamam.
Hayır hayali arkadaşım filan değil.