18 Aralık 2014 Perşembe

Kalbimde nereden geldiğini hiç bilmediğim, belki de beni yazarken yanlışlıkla oluşmuş bir kağıt kesiği var. İnce ince ama sabırlı bir sızıyla mütemadiyen kanıyor. Nasıl durduracağımı hiç bilmiyorum, elime geçirdiğim her şeyle sıkıca bastırmak geliyor sadece aklıma. Şöyle birkaç saniye çekecek olayım elimi, yollarda yalnız yürüyor olayım mesela, bir yere yetişmeden; ya da bir akşam yemeği sonrasında hatırlayayım, bir an, sadece kısacık bir an için; sanki kocaman bir delik açılmış gibi, tekrar, en baştan.

Sırf duymayayım diye, kelimeler arasında es vermeden daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum. Nefes almam gerekecek bir noktada. Halihazırda, yok, alamıyorum.

Bu kadarı varoluş sancısı olamaz. Bunu en azından teyellemenin bir yolu olmalı. Ben bulamıyorum.

15 Aralık 2014 Pazartesi

Çiçekten Radyo - Bölüm 2: Anlatıcılık Görevi Üstüne Marquez, Foer ve Pamuk


İlgi göstererek beni çok mesut ettiğiniz ses kayıtlarının ikinci bölümünde beraberiz. Bugün, anlatıcılığın kutsallığı üstüne bir şeyler söylemek istedim ve bu konuda da kendini kanıtlamış üç ismin üç romanından gittim: Marquez'den Yüzyıllık Yalnızlık, Foer'dan Her Şey Aydınlandı ve Orhan Pamuk'tan Kara Kitap. Bu üçü üzerinden anlatmayı nerde görüyorum, aileyi, kültürü ve hatta inancı bunun neresine koyuyorum, hatta gerçekliğimi nasıl bununla işaretlemeye çalışıyorum; tüm derdim buydu. Biraz heyecanlıydım, umarım derleyip toplayabilmişimdir. Bu arada bol bol kağıt sesi duyulmuş, hoşuma gitti çok. Güzel dinlemeler.

Öneriler için http://www.ask.fm/cicektenradyo 

8 Aralık 2014 Pazartesi

Çiçekten Radyo - Bölüm 1: Arkadaşlık, Barış Bıçakçı ve Anlatmanın Güzelliği

Söz verdiğim üzere, ses kayıtlarının ilk bölümünde beraberiz. Arkadaşlıktan hareketle bir miktar bilinç akışı yaptım sizlere, şuradan dinleyebiliyorsunuz. Hasta olduğum için çatallı sesimi, tıkırtıları ve sandalye gıcırtılarını affedin lütfen. Umarım beğenirsiniz, sevgiler.

*Kayıtta bahsettiğim film, Jules ve Jim.
**Bahsettiğim ve geçen sene yayınlanan Barış Bıçakçı öyküsü ise Kıt Bir Gündüzü Geceye Ulaştırmak. Onu da okuyup kaydetmiştim, yine buradan ulaşıp dinleyebilirsiniz.
***Soru ve öneriler içinse http://ask.fm/cicektenradyo

4 Aralık 2014 Perşembe

Kalbim mi yorgun, kafam mı karışık bilmem.
Birsürü şey söylemek istiyor canım, öyle cıvıl cıvıl bazen, bazen bilgece.
Bazen günleri cetvellerle çizip bazen öyle karmakarışık yaşamak.
"Ayaklarımızdaki kramplar geçti" dedim, "şimdi yokuş aşağı güle çığıra koşacağız."
Bu büyük bir vaat.

Şiirler yazmışım, ama haklı ama haksız, özgeçmişimde duruyor.
Bir yaz akşamı balkonda otururken "Sevgileri yarıştıralım" demişti çok sevdiğim biri,
"En ideal aşk böylesi."
Ki haklı.
Kalbi uçtan uca boyamalı sevgiler.

Ama haklı ama haksız, şiirler yazmışım, özgeçmişimde duruyor.
Çiçekli Hanımın Resimsiz Kısa Tarihi.
Henüz yazılmakta.
Ve hakkını vermek gerekiyor diyorum, haklıyım, her şeyin;
Günlerin, anneannelerin, sevgilerin,
İyiliklerin ve işlenen tüm kabahatlerin
Bataklığını değil, haklı yükünü alıp sırtıma
Öyle koşmak istiyorum bu sefer.

Burdayım ben, öyle yarım yamalak değil.
Tüm benliğimle ve kendimle.
Ve bir daha burda böyle olmayacağız, biliyorum
Ve hüzünlü, ve güzel bu aynı zamanda
Ve çok kıymetli, her şeyden önce.
Bu yüzden işte, hayattayız, fotoğraflarla, yıldız tozlarıyla ve anılarla;
Bir daha aynı olamayacağımız için.

Kalbin ritmiyle sıralamak istiyorum sözcükleri, o yüzden sırf,
Yani bunu bir şiir olarak yazmadım.

*Fotoğraf: Oslo, 31. August