7 Eylül 2018 Cuma

07.09.2018

Uzun süre, düşündüğümden çok uzun süre aradığım şey sanırım özgürlükmüş. Özgürlük, geceleri arabalardan ışıldayan şehirlere bakarken hissettiğim şey. 

Amerika'ya geleli bir sene oldu. Buralarda hissettiğim şey iyi olsa gerek ki, yakın zamanda dönmem gerekmesin diye dilekler diliyorum içimden sürekli. Ya da aklıma geldikçe.

Çoğu zaman aklımda olması gereken şeyler aklıma gelmiyor. Bazı düşüncelerden ve onların getirdiği hislerden korktuğum için bomboş ekolarda sağır ediyorum kendimi. Çoğu zaman ne söylendiğini bile dinlemediğim videolar açıyorum, arkaplanda o beyin uyuşturan sesi dinlerken görüntülere bile bakmıyorum. Sadece belli hamlelerin tekrarını gerektiren, düşüncelerden ziyade reflekslere dayanan iki tane aptal oyunu oynayarak el oyalıyorum. Oyalıyorum, kendimi. Neden? Sırf kendimi duymayayım diye. Neyi duymaktan korkuyorum? Emin değilim. Kendimle ilgili olduğu kesin sadece.

Zamanla silinip gideceğini düşündüğüm hallerin solgun ama kenarları keskin biçimde içime işlendiğini hissediyorum. Uzun zamandır düşündüğüm, bir süredir dillendirdiğim gibi, yetişkin olarak geçirdiğim yılların çoğunu adeta hatırlamıyorum. Aslına bakarsanız anıların başkalarının zihninde nasıl çalıştığına dair net bir fikrim yok. Belki de herkes için geçmiş kısacık bir rüzgardan ibarettir. Evet, belki durup düşünürsem yaptıklarımı, gördüklerimi, gittiklerimi sayabilirim, ama bunun okuduğum bir kitabı ana hatlarıyla anlatmaktan daha farklı olmadığını hissediyorum. Kendi geçmişimi düşünürken sıkıcı bir ofiste bir yabancının özgeçmişine bakar gibi hissediyorum: Madde madde önemli noktalar yazılı, ama onların nasıl geçtiğine, nasıl yaşandığına, nasıl hissedildiğine dair kocaman bir boşluktan ve belki çok silik bir resimden başka hiçbir şey yok. Belki de geçmişi düşünerek hatırlamak değil de hissetmek gerekiyordur. 

Geçtiğimiz bir seneye dair de ne hatırladığımdan emin değilim. Bazen, mesela şu anki gibi güçlü ve cesur hissettiğim anlarda, her şeyi daha net hatırlıyor, kendi hayatımı kurmakta kat ettiğim yoldan gurur duyuyorum. Ama çoğu zaman, korkular üstüme çöktüğünde, yaşadığım her şey çok uzak ve yabancı geliyor. Bunu sadece edebi olsun diye yazmıyorum. Anlatması zor, ama her şey bir rüyadan ibaretmiş, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi biri olsam da fark etmezmiş, her şeyin dışındaymışım, tüm dünyaya uzaktan bakıyormuşum gibi geliyor. Dünyadaki hem en rahatlatıcı hem de en korkutucu hislerden biri bu. Bu noktada ne anlatmaya çalıştığımı okuyucumun hiç anlamamasını diliyorum. Eğer okuyucum kaldıysa tabii.

Ben her şeyin dışında gibi hissederken günler, haftalar, aylar ve yıllar geçiyor. Elimdeki şeyler, çok şükür ki bazılarının haricinde, solup gidiyor. Yalnızlaşıyorum. Şimdiden bunu söylemek komik belki ama, yaşlanıyorum. Her şeyden anlamsızca korkuyorum. Tüm bu korkuların kafamın içinde olduğunu biliyorum, ki bu beni daha da çok korkutuyor. 

7 Eylül 2018'in ilk saatleri, Chicago'da 24 saat açık bir Starbucks'ta oturuyorum, daha az yalnız hissedeyim diye. Ne mutluyum, ne mutsuzum, gidip geliyorum. Bazen her şey çok net, bazen hiçbir şey göremiyor gibiyim. Neden anlatıyorum bunu bilmiyorum. Sanırım daha az yalnız ve daha çok ben gibi hissedeyim diye.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

sizi yeniden burada gördüğüme sevindim. belki yalnızca eski bir arkadaşa bakıp çıkma süresinde burada kalacaksınız, ama olsun. temmuz başında iki arkadaşımla daha önceden sevdiğimiz pek çok seyin artık içinin boşaltılmış gibi gelmesinden, tahammülsüz ve artık bi şeyler hakkında konuşma isteğimiz-hevesimiz? kalmamasından yakınırken biraz da güzel şeylerden bahsedelim diye burayı önermiştim. ben de uzun süredir bakmıyormuşum ki açınca 27.11.18 tarihli yazı çıktı karşımıza, burda çiçekli şeyler beklerken karşımıza çıkan yazıda da bizim hissettiğimize benzer şeyler görünce önce güldük ama sonrasında sevinsek mi üzülsek mi bilemedik. her neyse 'ben buradayım sevgili okuyucum sen nerdesin? gibi bi soruyu duyunca cevap vermek istedim yalnızca. yine oğuz atay'dan şeyler söylemek istiyorum,' sanki daha önce okuduğum bir romanı okuyor gibiyim, bir roman kendini okusa ancak bu kadar sıkıcı bulurdu kendini.' ya da levinasın dediği biz pasif bi yerlerde dururken zaman üstümüzden gecip gidiyor ve artık o kadar geriye cekmişim ki kendimi gecen zamanı olgunlukla izlediğimi sanıyorum gibi bi şeyler düşünüyorum. okuyucular bu halde- en azından biri sevgili çiçekdürbünü hanım.
aa son olarak da teşekkür; bi şeyleri düzeltmede pek işime yaramıyo belki ama 'bir sabah uyanıp her şeyi mükemmmel kılamazsınız.' la başlayan yazı beni kısa süreliğine de olsa mükemmele ulaşmayı başarabileceğime inandırıp mutlu ediyo, söylemek istedim. iyi kalın sevgili çiçekdürbünü. buralara tekrar yazarsanız seviniriz.

Adsız dedi ki...

Bu yorum için gerçekten çok teşekkür ederim, buraya tekrar gelebilmemi sağladı. En azından boşluğa konuşmadığımı ve söylediğim sözlerin biraz olsun sevildiğini duymak benim için çok kıymetli. Buraya dönerek tahammülsüzlüğü ve tatsızlığı tekrar törpülemeye çalışıyorum. Umarım ara ara buraya uğramak size de yardım eder bu konuda. Sevgilerimle,

M.