15 Şubat 2014 Cumartesi

Dilekçe.

Bu öykü Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!ın yedi kere okunmasını müteakip 
kalpte tutulamayan ağrılarla, Didem Madak'a teşekkür ve özürle yazılmıştır.
Sene 2011 idi.

Yalancı bir bahçede oturuyoruz sizinle. Karşı karşıyayız. Biz sizinle hiç yan yana oturamadık zaten. Hep o gösterişli yüzünüzü gösteriyorsunuz bana, hep anlatıyorsunuz. Yan yana sessizce durmanın naifliğini sanırım bilmiyorsunuz. Mevsimlerden ortabahar, hani hem güneşli hem de üşüten cinsten. Tıpkı sizin gibi. İşte bu bahçede, bu yersiz baharda sizi sevmem bekleniyor. (Pardon, sana siz diyebilirim değil mi? Başka türlüsü içimi ürpertiyor da.)

Bir istirhamım olacak efendim: Rica ederim beni sevmeyiniz. Beni sevmek tehlikeli ve yasaktır. Israrla sevmeye devam edenler 129 lira para cezasına çarptırılacaktır. Gelirlerimiz hayır kurumlarına aktarılır. Beni illa sevecekseniz açıkhavada seviniz, kapının önünden seviniz, uzaktan seviniz. Zaten bütün sevmeler uzaktandır. Çok rica ediyorum bana masallar anlatmayınız, zira inanacağım. Ben bu filmi bir gece yarısı matinesinde daha önce görmüştüm efendim. Ben bu filme daha önce çok ağlamıştım. Yaz boyu bir pencere önünde unutulmuş çiçekler gibi kurudu içim. O yüzden, ne olur kusura bakmayın, bir de size ağlayamaz gözlerim.

Ben ve siz, efendim. Bize başka zamir bahşedilmemiştir. Çok rica ediyorum herkes kendi dönüşlülük zamiriyle yetinsin. Siz ve ben, çemberler çizip duracağız. Koca koca çemberler, birbirimizin yanında, çevresinde, ama asla içinde değil. Çembere nasıl acıdığımı bilemezsiniz. Sonsuza dek merkezini özlemeye mahkum edilmiş bir zavallıdır o, tıpkı ikimiz gibi. İki insanın birbirine yaklaştığı Sabahattin Ali romanlarında bile görülmemiş, biz mi başaracağız? Çok nüktedansınız doğrusu. Efendim, bu anlattıklarınız ancak üçüncü sınıf romanlarda olur. Siz ve ben hep böyle kalacağız, hep boşlukta, hep hüzün denizinin unutulmuş bir yerinde. Arada sırada bir şiire tutunacağız bizi anlatıyor sanıp. Oysa biz öyle zavallıyız ki, acıyanımız bile yoktur. Bu dünyada hiçbir şeyimiz yoktur bizim, acımız bile. Bunu artık kabul ediniz.

Israrcısınız demek, yine gözlerinizi ayırmıyorsunuz benden. Yüzünüzdeki bu yeni gülüş benim için çok eski. Ne olur öyle tozlu tozlu bakmayınız yüzüme, bir hatıra defteri gibi sevmeyiniz beni ne olur. İlla sevecekseniz yeni bir biçimde seviniz. Belki o zaman ben de severim sizi. Belki artık taşıyamadığım o anılar sandığını bırakıp sizinle yürürüm. Anılar deyince yüzünüze hayal kırıklığı hakim oldu efendim. Nasıl isterdiniz değil mi benim ilk hatıram olmayı? Fotoğraf albümlerindeki o sessiz adamlardan bu yüzden nefret ediyorsunuz değil mi? Sırf o ilk acı hakkını elinde tuttu diye. Onun yerinde olmak için neler vermezdiniz, değil mi? İçimi yakan ilk adam olamadınız diye bu acı. Hatırlanmak yan yanaykendir, unutulmamak uzaktayken. İnsanlar unutulmamak üzere severler. Biraz sevip çokça öldürüp birinin bizim acımızı çektiğini bilmek içindir aşk. Beni terk etmek için sevmenize izin vermeyeceğim.

İstediğiniz gibi bir kadın değilim ben, hunharca karalamak için aradığınız beyaz yaprak değilim. Afet-i devran olmadım hiç, ama sağolsunlar pek yalnız bırakmadılar kumral saçlarımı. Beni bir çocuk, birkaç sarhoş, iki üç vasat şair sevdi. Benim hangilerini sevdiğimi ise sormayacaksınız, çünük bu Tanrı'nın bile mahşerde sormayacağı tek sorudur. Bu adamları silmeyeceksiniz, anlarımı ve anılarımı çöpe atmayacaksınız. Kalem gibi değilse de kalemden bir kadınım ben, bana silgiyle saldırmayacaksınız. Sepsertim ben artık, nasırdanım. Beni kildenmişim gibi yoğurup hayallerinizin merkezine oturtmayacaksınız. Görüyorum ki, tüm o eski adamlar gibi siz de benim bir resmimi çizmişsiniz. Orada, ceketinizin sol üst cebinde duruyor. Çok güzel bir resim bu, belli ki iyi bir ressamsınız. Ama bu kadın ben değilim efendim. Böyle incecik değil benim bedenim, saçlarım böyle uçuşmuyor, böyle aşkla bakmıyor gözlerim; yapmayın ne olur. Katlayıp cebinize koymuşsunuz beni; kıvrılıyorum, silinip eskiyorum hergün. Ben olmayan bu beni artık cebinizden çıkartınız. Ben gelmeyeceğim o düşlediğiniz yere, boşuna işgal etmeyiniz.

Beni sever, şiirlerimden kaçarsınız siz. Oysa ben kalemden bir kadınım efendim. Kalemler bükülmez, ancak kırılırlar. Bir parça kağıt çıkaracağım şimdi, bir şiir yazacağım sizin adınıza. Buruşturmadan çantama koyacağım onu, siz de yükümün bir parçası olacaksınız artık. Kadınların ceket cepleri yoktur efendim, çantalarımız vardır bizim. Bu yüzden kalbimizden daha uzakta, ama yıpratmadan uzun uzun severiz biz sizi. Uğruma ölürsünüz de, yanımda yaşamazsınız, bilirim. O yüzden kalkıp gideceğim ben şimdi, siz bir şiirde yaşlanacaksınız. Ben, kalemden kadın, yaza yaza yürüyeceğim yolları, yazdıkça tükenerek, silgisiz ve tek.

Hiç yorum yok: