Bu
öykü Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!ın yedi kere
okunmasını müteakip
kalpte tutulamayan ağrılarla, Didem Madak'a
teşekkür ve özürle yazılmıştır.
Sene
2011 idi.
Yalancı
bir bahçede oturuyoruz sizinle. Karşı karşıyayız. Biz sizinle
hiç yan yana oturamadık zaten. Hep o gösterişli yüzünüzü
gösteriyorsunuz bana, hep anlatıyorsunuz. Yan yana sessizce
durmanın naifliğini sanırım bilmiyorsunuz. Mevsimlerden
ortabahar, hani hem güneşli hem de üşüten cinsten. Tıpkı sizin
gibi. İşte bu bahçede, bu yersiz baharda sizi sevmem bekleniyor.
(Pardon, sana siz diyebilirim değil mi? Başka türlüsü içimi
ürpertiyor da.)
Bir
istirhamım olacak efendim: Rica ederim beni sevmeyiniz. Beni sevmek
tehlikeli ve yasaktır. Israrla sevmeye devam edenler 129 lira para
cezasına çarptırılacaktır. Gelirlerimiz hayır kurumlarına
aktarılır. Beni illa sevecekseniz açıkhavada seviniz, kapının
önünden seviniz, uzaktan seviniz. Zaten bütün sevmeler
uzaktandır. Çok rica ediyorum bana masallar anlatmayınız, zira
inanacağım. Ben bu filmi bir gece yarısı matinesinde daha önce
görmüştüm efendim. Ben bu filme daha önce çok ağlamıştım.
Yaz boyu bir pencere önünde unutulmuş çiçekler gibi kurudu içim.
O yüzden, ne olur kusura bakmayın, bir de size ağlayamaz gözlerim.
Ben
ve siz, efendim. Bize başka zamir bahşedilmemiştir. Çok rica
ediyorum herkes kendi dönüşlülük zamiriyle yetinsin. Siz ve ben,
çemberler çizip duracağız. Koca koca çemberler, birbirimizin
yanında, çevresinde, ama asla içinde değil. Çembere nasıl
acıdığımı bilemezsiniz. Sonsuza dek merkezini özlemeye mahkum
edilmiş bir zavallıdır o, tıpkı ikimiz gibi. İki insanın
birbirine yaklaştığı Sabahattin Ali romanlarında bile
görülmemiş, biz mi başaracağız? Çok nüktedansınız doğrusu.
Efendim, bu anlattıklarınız ancak üçüncü sınıf romanlarda
olur. Siz ve ben hep böyle kalacağız, hep boşlukta, hep hüzün
denizinin unutulmuş bir yerinde. Arada sırada bir şiire
tutunacağız bizi anlatıyor sanıp. Oysa biz öyle zavallıyız ki,
acıyanımız bile yoktur. Bu dünyada hiçbir şeyimiz yoktur bizim,
acımız bile. Bunu artık kabul ediniz.
Israrcısınız
demek, yine gözlerinizi ayırmıyorsunuz benden. Yüzünüzdeki bu
yeni gülüş benim için çok eski. Ne olur öyle tozlu tozlu
bakmayınız yüzüme, bir hatıra defteri gibi sevmeyiniz beni ne
olur. İlla sevecekseniz yeni bir biçimde seviniz. Belki o zaman ben
de severim sizi. Belki artık taşıyamadığım o anılar sandığını
bırakıp sizinle yürürüm. Anılar deyince yüzünüze hayal
kırıklığı hakim oldu efendim. Nasıl isterdiniz değil mi benim
ilk hatıram olmayı? Fotoğraf albümlerindeki o sessiz adamlardan
bu yüzden nefret ediyorsunuz değil mi? Sırf o ilk acı hakkını
elinde tuttu diye. Onun yerinde olmak için neler vermezdiniz, değil
mi? İçimi yakan ilk adam olamadınız diye bu acı. Hatırlanmak
yan yanaykendir, unutulmamak uzaktayken. İnsanlar unutulmamak üzere
severler. Biraz sevip çokça öldürüp birinin bizim acımızı
çektiğini bilmek içindir aşk. Beni terk etmek için sevmenize
izin vermeyeceğim.
İstediğiniz
gibi bir kadın değilim ben, hunharca karalamak için aradığınız
beyaz yaprak değilim. Afet-i devran olmadım hiç, ama sağolsunlar
pek yalnız bırakmadılar kumral saçlarımı. Beni bir çocuk,
birkaç sarhoş, iki üç vasat şair sevdi. Benim hangilerini
sevdiğimi ise sormayacaksınız, çünük bu Tanrı'nın bile
mahşerde sormayacağı tek sorudur. Bu adamları silmeyeceksiniz,
anlarımı ve anılarımı çöpe atmayacaksınız. Kalem gibi
değilse de kalemden bir kadınım ben, bana silgiyle
saldırmayacaksınız. Sepsertim ben artık, nasırdanım. Beni
kildenmişim gibi yoğurup hayallerinizin merkezine
oturtmayacaksınız. Görüyorum ki, tüm o eski adamlar gibi siz de
benim bir resmimi çizmişsiniz. Orada, ceketinizin sol üst cebinde
duruyor. Çok güzel bir resim bu, belli ki iyi bir ressamsınız.
Ama bu kadın ben değilim efendim. Böyle incecik değil benim
bedenim, saçlarım böyle uçuşmuyor, böyle aşkla bakmıyor
gözlerim; yapmayın ne olur. Katlayıp cebinize koymuşsunuz beni;
kıvrılıyorum, silinip eskiyorum hergün. Ben olmayan bu beni artık
cebinizden çıkartınız. Ben gelmeyeceğim o düşlediğiniz yere,
boşuna işgal etmeyiniz.
Beni
sever, şiirlerimden kaçarsınız siz. Oysa ben kalemden bir kadınım
efendim. Kalemler bükülmez, ancak kırılırlar. Bir parça kağıt
çıkaracağım şimdi, bir şiir yazacağım sizin adınıza.
Buruşturmadan çantama koyacağım onu, siz de yükümün bir
parçası olacaksınız artık. Kadınların ceket cepleri yoktur
efendim, çantalarımız vardır bizim. Bu yüzden kalbimizden daha
uzakta, ama yıpratmadan uzun uzun severiz biz sizi. Uğruma
ölürsünüz de, yanımda yaşamazsınız, bilirim. O yüzden kalkıp
gideceğim ben şimdi, siz bir şiirde yaşlanacaksınız. Ben,
kalemden kadın, yaza yaza yürüyeceğim yolları, yazdıkça
tükenerek, silgisiz ve tek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder