Sürekli sayıyorum. Yapılanları, yapılacakları, günleri. Hem geçsin, hem geçmesin.
Sürekli atıştırıyorum. Biraz kilo almış olabilirim. Kabullenmemiş de olabilirim.
Sürekli gülümsetenlerim var neyse ki.
Sürekli şükreden, "Mutluyum oh" hallerim uzaklaştı. Neyse ki. Bundan memnun olmamalı belki de.
Sürekli eski şarkılar dinliyorum. Sıkılıyorum bazen kendimden.
Genelde erken uyanıyorum. Sessiz sabahları hâlâ çok seviyorum.
Genelde, sıkıldıkça hayaller üşüşüyor. "İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar" diyorum içimden.
Genelde yazı hayal ediyorum. Gelecekse güzel gelsin, uzun ve güzel sürsün istiyorum.
Genelde kahve içiyorum, ama unuttuğum oluyor bazen. Dehşete düşüyorum.
Genelde karmaşık rüyalar görüyorum ve detaylarıyla hatırlıyorum.
Genelde hatırlamak mutlu ediyor beni, her şeyin dimdik köşelere hapsolmadığının kanıtı.
Genelde teskin ediyorum.
Ara sıra teskin edilmeye ihtiyaç duyuyorum.
Ara sıra "yarın" geliyor aklıma. Heyecanlanmıyorum, korkmuyorum. Neden, belirsiz.
Ara sıra "Sen yaşlandın mı?" diyorum kendime. Daha çok gülüyorum toyluklarıma.
Ara sıra "On sekiz" diyorum yaşıma. "On dokuz" niye yabancı, bilmiyorum.
Ara sıra Oğuz Atay okuyorum. Korkuyu bekliyorum.
Ara sıra yazı fikirleri geliyor aklıma. Not alıyorum.
Hiçbir zaman not aldıklarımı yazmıyorum.
Bir kış daha geçiyor.
"Her şey köhne ama anaçtı. Kıştı işte."
Barış Bıçakçı - Bizim Büyük Çaresizliğimiz
2 yorum:
İşte ben buna "kendim" derim.
Ekleyeceğim tek bir şey var
"Ara sıra bundan 8 ay sonrasını düşünüyorum. Sonra da mükemmel arkadaşlıklar kurduğum beş yılın anı olarak kalacağının buruk sevincine bürünüyorum. Dudaklarımda bıçak kesiği gibi bir tebessüm beliriyor."
Ama çiçekdürbünü bir anı olarak geçmişte kalamaz. Yapısında öyle bir şey yok onun. Ne kadar kasarsa kassın, beceremez. O hep gözümün önünde olmak zorunda.
Yorum Gönder