Öykü yazmamız gereken sınavın öncesinde yalvarırcasına yüzümüze baktı Edebiyat öğretmenimiz: "Arkadaşlar, mutsuz öyküler yazmak zorunda değilsiniz, biliyorsunuz değil mi?" Belli ki yormuşuz mutsuz metinlerimizle. Haklı elbet. Etrafıma baktım, gülen, eğlenen, yaşayan bir dolu yaşıt insan. Bir oda dolusu gençten nasıl katran karası yazılar dökülüyor hayret.
Yazmak derinlerde saklananı mı ortaya döküyor, çok mu iyi kamufle ediyoruz yalnızlıklarımızı? Yoksa elinde kalem diye tuttuğun şey, acılarını devleştiren bir büyüteç mi? Kendini mi boğar insan kendi satırlarında, belki de gereksiz yere? Yoksa, en basitinden, mutsuz bir edebiyatı icra etmek çok daha mı kolay? Basite mi indirgiyoruz biz kendimizi, kolay olsun diye mi tercih ediyoruz hüzünlü satırları?
Mutluluk sebeplerini sıralamak haricinde bir yol bilmiyoruz belki de, bu duygudan söz etmek için. Yalnızca mutluluktan söz eden bir edebiyat doğmuyor, doğamıyor sanki. Mutlu bir şeyler yazayım diye oturuyorum masaya, her yazılan çöpe gidiyor. Oysa mutsuzluğu taçlandıran yazılar omuzlar üzerinde. Arşivler grilerle dolu, bense uçuk mavi yazmak istiyorum bugünlerde, pek beceremiyorum. Alışık olmamaktandır belki de. Ben de hile yapıyorum biraz, hemencecik üstadlara sığınıyorum. Misal, Turgut Uyar, misal hep sevdiğim, en umutlu bulduğum şiiri Göğe Bakma Durağı. "Sırtımı yasladım birine, içim gök rengi" diye fısıldayan bir şiir olduğu için belki de. Şiir okuyalım öyleyse bugün.
Zaten her akşam on düzine insan burada toplanıp beraberce aklımı okuyoruz.
Göğe Bakma Durağı.
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.
Turgut Uyar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder