Adettendir. Bakalım bu yıl neler yapmışız:
Ocak:
Yeni yıl heyecanı. Yeni yeni defter tutmaya başlamıştım o zaman.
Finaller. Hiç hoş değildi.
Hollanda. Dünyanın en keyifli konferansı. Irish pub'da fare görüp çığlık atmak, S ile aynı odada kalmak, Amsterdam'da kar yağarken sokakta deli gibi kavga edip ağlamak, Lahey'de İslam Derneği önünde fotoğraf çektirip adamlar ortaya çıkınca çılgın gibi koşmak.
Geri gelmeyecek günleri çok özledim.
Şubat:
Arkadaşlarla başlayan Hollanda macerası anne babayla Brüksel'e geçip devam ediyor.
Yüksek tavanlı Belçika evlerinde koltukta battaniye altında kocaman pencereden dışarıyı seyrederek uyumak, yıllardır merak ettiğim Atomium'u şans eseri görmek (Secret diye bir şey var gerçekten de), Belçika sahaflarını gezmek, Fransızca bilmemenin sinirini yaşamak, Tenten dükkanını gezmek, üşümek, evi özlemek.
Yine okul. Muhteşem Gatsby'i okumak, çok beğenmek.
Yeni bi konferans. Bu sefer İstanbul'da. Biraz çileden çıkmak ama sonunda çok eğlenmek.
Mart:
Kendimi kaybettiğim saçma sapan günler. Hastalık, evde sürünme dönemi. Coğrafya denen kabus.
Yine de kendince mutlu olmak
Yaz okulundan gelen burs haberi. Gitsem mi gitmesem mi ikilemi. Gitmeye karar vermek.
Nisan:
Hayatımda ilk defa kısa saç. Sevdim bunu.
Yine konferans. Bu sefer bizim. Çok çok çok eğlenmek, kendini önemli bi insan zannetmek. Düşündükçe yine mutlu olmak.
Glee izlemeye başlamak. Ayaklar yine hafiften havada. Güzel şarkılar, ısınan hava.
İlk ciddi diyet kararı.
Kendi defterimden direkt alıntı: "Hayat sıradan oldukça daha çok huzur buluyorsun ve en ufak şeyler bile çok mutlu ediyor. Uzun lafın kısası, eğer '17 yaşımda nasıldım' diye merak ediyorsan 'Sade ve mutlu bir hayatım vardı' diyebilirsin."
Mayıs:
Çok net hatırlamıyorum. Kendi içinde mutlu ama özelliksiz bir ay. Güzel hava ile bahar sarhoşu olmak, konsantre olmakta zorlanmak. Naz'ın yaptığı papatya taçları.
Haziran:
Yine final. Güzel sınıfıma şirin bir veda. "Oley bu sene de bitti" temalı bir iki kutlama ve parti.
En sevdiğim iki insanın doğum gününü kaçırdığım utanç verici gün. Hala içimde yaradır.
Alışveriş alışveriş alışveriş ve panik. Giderayak vazgeçmeye çalışmalar.
Uçağa bin. Amerika'ya ayak bas.
Temmuz:
Bütün ay Amerika. Dünyanın en güzel zamanları.
New York'u görmek, en sevimli insanlarla bahçede oturup saatlerce sohbet etmek, sevdiklerimle bol bol Skype, Boston'da alışveriş deliliği, Ben&Jerry's, rollercoaster, her şeye rağmen kütüphane, okyanusta donarak yüzmek, annelik etmek, meyveli buz yemek.
Her şeye rağmen evi ve yalnızlığı özlemek.
Ayrılırken manyaklar gibi ağlamak ve dünyanın en depresif dönüş yolculuğu.
Unutulmayacak zamanlar. Hala gözlerim dolar.
Ağustos:
Adaptasyon süreci. Çoğunlukla geçen ayı özleyerek geçen haftalar.
Çok fazla okumak ve seyretmek.
Tumblr'a geçiş hevesi, sonra vazgeçmek.
Yavaştan eski hayata dönüş. Dersane başlar.
Eylül:
Eski dostum okula dönüş. Eski dostlarıma da dönüş.
Blog bir yaşına girer.
Hafif yağmur altında Ortaçgil konseri.
Gerçekten sözünü tutup çalışkan çocuk olmaya başlamak.
Ekim:
Hala çalışkan bir çocuğum. Mutfakta yemek yapma merakı. Benim için büyük, insanlık için küçük olaylar.
Kasım:
J'adore toplantıları. Kendine geliş. Minik mutluluklar.
Dünyanın en güzel kitap kulübüyle yola devam. Çok okumak.
Hala çalışkan bir çocuğum.
Aralık:
Devam eden hayat. Eğlencesiz keyifsiz bir 18.
Hafiften mutlu, monoton ama işte en azından tanıdık bir hayat.
Hala çalışkan bir çocuğum. Daha az çocuk olduğumu seziyorum.
Kararlarım var.
"Time it was, and what a time it was, it was
A time of innocence, a time of confidences
Long ago, it must be, I have a photograph
Preserve your memories, there's all that left you."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder