12 Aralık 2010 Pazar

Haluk, öhöm yok Şekspir Müzikali.



11 Aralık 2010 günü tarihe altın harflerle yazılmasa da en azından not düşülsün isterim.
Çünkü ben o gün dünya gözüyle Haluk Bilginer'i gördüm.

Büyük aşkımıza rağmen bir türlü oyununa gidememiştim Haluk'un. Utanıyordum da bundan, ne yalan söyleyeyim. Sen o kadar bayıl adama, kalkıp tiyatrosuna gitme. Neyse sonuçta gittim. Duygularıma gelirsek:

SIFJASIOGNSGUOSDBNGUODSNHFOSJDOIHJWANGOIAEJNGMPISĞJGNPFISHNFOHGFOAIGH.
Öhöm, evet.

Bütün gün heyecanlıydım zaten, hatta iki haftadır geri sayım yapıyordum. Ama perde açılıp da Haluk belirince çok mutlu oldum be okur. Çok. Hem L. hem Angie iki omzuma yapıştılar zaten heyecanımı paylaşarak. Hani utanmasam kalkıp "Ben bu adamın hastasıyıııııım!" diye bağıracaktım.

Oyun iki saatten uzun sürüyor ve tamamen müzikal. İşin daha da güzel yanı, hiç yeni söz ya da diyalog eklenmemiş. Shakespeare'in "Size Nasıl Geliyorsa" (As You Like It) oyunundan alınan meşhur "Erkeğin Yedi Çağı" (The Seven Ages of Man) konuşması üzerine kurulu.

Bebeklikten ölüme kadar yaşanan yedi çağ sadece Shakespeare'in oyunlarından alınıp Türkçe'ye çevrilen kısımlarla anlatılmış. Üstüne üstlük hepsi de şarkılaştırılmış ve MÜKEMMEL olmuş. Çevirileri sadece Haluk ve ekibinin yaptığını eklememe gerek yok herhalde.

Haluk ve dört dişi soytarısı sürekli atlayıp zıplıyorlar ve seslerinde en ufak bir titreme olmadan sürekli şarkı söylüyorlar. Sahnenin her bir milimetresi zekice kullanılmış, çok bahsetmeyeyim gidip görün, ama izlerken şaşırıyorsunuz "Bunu nasıl yaptılar?" diye. Hem de öyle büyük bir teknoloji filan yok ortada. Sırf zeka işi.

Soytarıların da hakkını vermek lazım. Oyunun yükü Haluk'tan çok onların omuzlarında bile denebilir. Çok enerjik, çok başarılı ve düşünebileceğinizden çok daha cüretkarlar.

Bir miktar Sheakespeare bilenler daha çok eğlenecektir şüphesiz. "Shall I compare thee to a summer's day" (18'inci sone) Türkçe olarak duyulunca çok hoşumuza gitti mesela, oyunları hatırlayıp yakaladıkça gülümsedik. Hatta Haluk aşka gelip İngiliz aksanıyla "Is this a dagger which I see before me" diye bağırınca mest olduk denebilir.

Çok konuştum. Haluk'un oyun hakkındaki güzel açıklamaları için buraya tıklamalsınız bence.

Yazının anafikri: Gidin görün işte be. Bol miktarda Shakespeare, Haluk, güldürü, Haluk, şarkı, dans, Haluk, Türkçe müzikal, Haluk. İstanbul'da bir Cumartesi akşamı geçirmek için daha güzel bir yol düşünemiyorum.


ÇOK MUTLUYUM BE BLOG!

Hiç yorum yok: