10 Ekim 2018 Çarşamba

09.10.2018

Bugün sıradan bir öğleden sonra yaşayıp çeşitli işlere koşuştururken birden bir ilan fark ettim, "Aa, Coetzee geliyormuş" diyerek iki saat sonra canlı canlı konuşmasını dinledim. Sık sık kendimi "Eski Ben şimdi beni görse ne düşünürdü?" derken buluyorum. İşte bugün yaşadığım bu spontane güzellik de, hatta bu güzelliği spontane yaşayabiliyor olmanın ta kendisi beni çok mutlu ederdi. Şimdiki zamanda da ediyor neyseki. Geçmişteki Ben'in gülümseyerek bakacağı şeyler yaşadıkça kendime hatırlatmaya çalışıyorum, çalışacağım.

Öte yandan, Geçmişteki Ben şimdi yaşadığım ve olduğum bazı şeyleri de beğenmez, küçümser, üzülürdü elbet. Bugün böyle hissetmediğim için şükran duyuyor, ne olursa olsun değişime minnettar kalıyorum.

Öyle, kendi tarihime ufak bir not olsun.

------------------------------------------------

15.05.2021 eklemesi:

Gillian Flynn, Sharp Objects // Sylvia Plath, The Unabridged Journals of Sylvia Plath




3 Ekim 2018 Çarşamba

03.10.2018

Daima sahnede bir şeyler yapmak istemişimdir. Sadece konuşma yapmak gibi sakin, aklı başında ve hatta sıkıcı bir eylem değil, coşkunluk ve kendinden birkaç dakikalığına da olsa uzaklaşmayı sağlayacak bir şeyler. Şarkı söylemek mesela, dans etmek, belki tiyatro. Bu üçünün birleşimi olan müzikal ya da. Eğer seçmelere katılmak,"başarılı" olamamak, "rezil" olmak gibi şeyler beni korkutmasaydı denerdim sanırım vaktiyle. Ya da ufak da olsa bir rolü severek, kalbini vererek oynamanın mutlu ettiği biri olabilseydim ergenliğimde. Bu bakımdan kendime çok da yüklenmiyorum aslında, zira insanın kimilerine göre önemsiz de olsa kalbini titreten şeyleri yapmasının takdir gördüğü yerlerde büyümedim. Üzülerek fark ettiğim ve en azından yetişkinliğimde değiştirmeye çalıştığım bir gerçek bu.

Denemek için asla geç değil elbette, ama buna kendimi ikna etmekte zorlanıyorum. Bir Broadway yıldızı olmaya soyunmaya niyetim yok zaten, ama bir karaoke gecesine ya da mahalledeki bir dans kursuna gitmek bile gözümde büyüyor. Yalnızca "Nasıl gözükürüm?" düşüncesi değil, nefes almanın bile zaman zaman zor geldiği şu günlerde kendimi o coşkunluğun içinde kaybedebileceğime emin değilim. Teşebbüs ettiğim her mutlu olma girişimi bana yalnızca yük olarak dönecekmiş gibi hissediyorum.

Bu gece Lorde'un bir performansını izlerken koreografisiz, saçma ama coşkun ve gerçek dans figürleri karşısında tekrar gözlerim doldu, hatta bana cesaret verdi. O yüzden çok sevdiğim bir şarkısını evde kendi kendime söyleyip kaydettim. Sahneye çıkmamış olmanın verdiği pişmanlık, kalpten dökülen şeyleri izlemenin verdiği coşkunluk ve şarkı sözlerinin verdiği hüzünden dolayı, bunu buraya bırakmak istedim. İyi olduğunu iddia etmiyorum.