Daima sahnede bir şeyler yapmak istemişimdir. Sadece konuşma yapmak gibi sakin, aklı başında ve hatta sıkıcı bir eylem değil, coşkunluk ve kendinden birkaç dakikalığına da olsa uzaklaşmayı sağlayacak bir şeyler. Şarkı söylemek mesela, dans etmek, belki tiyatro. Bu üçünün birleşimi olan müzikal ya da. Eğer seçmelere katılmak,"başarılı" olamamak, "rezil" olmak gibi şeyler beni korkutmasaydı denerdim sanırım vaktiyle. Ya da ufak da olsa bir rolü severek, kalbini vererek oynamanın mutlu ettiği biri olabilseydim ergenliğimde. Bu bakımdan kendime çok da yüklenmiyorum aslında, zira insanın kimilerine göre önemsiz de olsa kalbini titreten şeyleri yapmasının takdir gördüğü yerlerde büyümedim. Üzülerek fark ettiğim ve en azından yetişkinliğimde değiştirmeye çalıştığım bir gerçek bu.
Denemek için asla geç değil elbette, ama buna kendimi ikna etmekte zorlanıyorum. Bir Broadway yıldızı olmaya soyunmaya niyetim yok zaten, ama bir karaoke gecesine ya da mahalledeki bir dans kursuna gitmek bile gözümde büyüyor. Yalnızca "Nasıl gözükürüm?" düşüncesi değil, nefes almanın bile zaman zaman zor geldiği şu günlerde kendimi o coşkunluğun içinde kaybedebileceğime emin değilim. Teşebbüs ettiğim her mutlu olma girişimi bana yalnızca yük olarak dönecekmiş gibi hissediyorum.
Bu gece Lorde'un bir performansını izlerken koreografisiz, saçma ama coşkun ve gerçek dans figürleri karşısında tekrar gözlerim doldu, hatta bana cesaret verdi. O yüzden çok sevdiğim bir şarkısını evde kendi kendime söyleyip kaydettim. Sahneye çıkmamış olmanın verdiği pişmanlık, kalpten dökülen şeyleri izlemenin verdiği coşkunluk ve şarkı sözlerinin verdiği hüzünden dolayı,
bunu buraya bırakmak istedim. İyi olduğunu iddia etmiyorum.