İstanbul koca bir kara delik olarak duruyor hafızamda. Son zamanlarda, özellikle iş bulmakta zorlanırken ve maddi kaynaklarım hızla tükenirken o kara deliğe doğru son hızla çekilir oldum. Dönüp sevdiklerimi görebileceğim için seviniyor olmam gerekirdi sanırım, ama içimde öyle bir duygu bulamıyorum. Düşündüğüm İstanbul'a dönebilmek için yalnızca mekanda değil, zamanda da yolculuk etmem gerekiyor zira, boylamların da ötesinde. Bir zamanlar sevdiğim şeylerin artık orada olmadığını bilmek bana acı veriyor. Belki kampüsler, ağaçlar, yollar ve kediler hala orada, ama aynı insanlar, aynı bağlar, aynı duygular yok. Herkes kendi telaşında, çoğumuz kaçışıp dağıldık, kimimiz koptuk. Hikayelerin yaşandığı mekanlara dönmenin hiçbir anlamı yok artık; hepsi perili evden farksız. Dönersem terk edilmiş bir boşluğun bekçiliğini yapıyor gibi hissedeceğim. Boşluğu görmemek daha iyi, en azından insan hatırlamıyor. Çoğu zaman.
Bu bahsettiklerim hem kişisel hem de toplumsal kayıplardan kaynaklanıyor. Yirmili yaşlara adım atmak, mutlu ve mutsuz bir sürü anı edinip olgunlaşmak herkesin hayatında var. Bizim izlediğimiz bu çizgiye coğrafyamızın da eşlik ettiğini düşünüyorum. Umudu hissettiğimiz son günlerdi sanki yetişkin hayatımıza başladığımız ilk zamanlar. Bizler hayal kırıklığına uğrarken, bir yerlerden reddedilirken, arkadaşlıklar koparken sözümüzün geçemediği o yüksek yerlerde de bir şeyler koptu. Mesela benim ilkgençliğimin Taksim'i; sadece ben oraya aynı arkadaşlarla gitmekten caymadım, mekan da bizimle beraber parçalarına ayrıldı, ufalandı, rüzgarda dağıldı. İstanbul'u ve kaderimizi kendi hayatımın bir metaforu gibi görmeye başladım, ya da tam tersi.
Tekrar aynı acıları, korkuları, hayal kırıklıklarını yaşamaktan korkuyorum sanırım. En azından buradayken yalnızlığın mesafelerden kaynaklandığını iddia edebiliyorum. Dönersem eğer, kimsesizliğin, ya da birkaç-kişiden-ibaret-oluşun tek sebebinin aradaki okyanuslar olmadığını hatırlamak zorunda kalacağım.
Bir de benim kabul ettiğim, ama hayatımdaki bazı insanlara kabul ettiremediğim yetişkinliğim var tabii. Onu yitirmekten de korkuyorum dönersem. Dönersem, aynı karanlıklara dönersem?
Dönmemeliyim. N'olur.
Fazla karanlık oldu, üzgünüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder