11 Nisan 2014 Cuma

"İkimizin kuytusundan geçilerek çıkılan geniş bir düzlükmüş meğer dünya."  

Kıt Bir Gündüzü Geceye Ulaştırmak - Barış Bıçakçı

8 Nisan 2014 Salı

*

"İnsan oradan oraya sürüklenirken birileriyle çarpıştığı ilk zamanı genellikle hatırlayamıyor. Bizim tanışmamız ise takvimde bir yıldız ışığıyla işaretlenebilecek kadar net yaşanmıştı." 


Bugün gündüz vakti vizeye çalışmak yerine çiziktirdiğim, ve yarın muhtemelen bu saatlerde bu kararımdan ötürü büyük pişmanlık duyacağım yazıdır.

Sevgilere etiket koymak isteyenleri oldum olası anlayamadım. Kimi hisler kelimeler üzeri olamaz mı, kimi sevgiler etrafını çizgilerle çevirmeyi imkansızlaştıracak kadar kuvvetli yaşanamaz mı? Benzerleriyle aynı ismi alamayacak kadar kendine özgü duygular vardır; üstelik eski bir kitabın arasında birden bulunan kurumuş çiçek gibi beklenmedik yerden çıkarlar, biz ömrümüzün sayfalarını çevirirken kenarda elle çizilmiş birer süs gibi kibar ve muntazam dururlar. Kimi zaman bir sevgiliye, az tanısak da çok sevdiğimiz bir ahbaba, okurken gözlerimizin nemlendiği bir kitaba, yahut şehrin sıradan bir sokağına duyulabilen ve dünyayı ferah nefeslerle bezeyen hislerdir bunlar.

İsmine basitçe arkadaşlık dediğimiz şey ise esas ev sahibidir bu yeryüzü ötesi sevgilerin. Teessüfe uğrama pahasına da olsa ömrüm boyu arkadaşlığın en yüce insan ilişkisi olduğunu sayıkladım durdum, en kuvvetli olmadığı zamanlarda bile en yüce his. Zira tüm diğer bağlar kimi zorunluluklarla beraber gelir; örneğin aile sevgisi ne denli içten gelse de kopması imkansız bir kan bağının etrafına örülmeye mahkumdur. Aşk ise bedenin güdümündedir daha ziyade, ruhun inceliklerini unutup vahşileştiği vakitlere bile rastlanır. Oysa arkadaşlık, sevmenin saf haline teğet geçebilen tek his gibi, birini bedeninden bağımsızca, adeta tanrısal bir şefkat, hayranlık ve bağlılıkla sahiplenmenin tek yolu olarak gözüktü bana daima. İnsanlığımızı en güzel haliyle yaşatan, hatta bizi kutsallaştıran tek his. Ömrümce arkadaşlarıma aşkla bağlandım, güzel anılarımı onlara bağladım, kalbimi kopmaz iplerle onlara teyelledim. Sebepsizce ve vakitsizce hediyeler hazırladım onlara, el yazımı unutmasınlar diye notlar bıraktım, onların yazılarını kokulu mektup kutularında sakladım, fotoğraflara bakıp gülüşlerimizi sevdim. Çok iyi ettim, kalbimden memnunum. 

6 Nisan 2014 Pazar

Balkon.

Bu şiirim beğenilmemişti.
İsim de bulamıyorum. Esen kalın.


Bir Eylül akşamüstünde Tezer, Didem ve ben
-ama Tomris biraz farklı onun soyadı Turgut'tan
 ama Simone biraz farklı o Jean Paul'le gömüldü-
Bol dantelli selam çaktık Virginia'yla Sylvia'ya
-ama Jane biraz farklı o Darcy'e inanır-

Bir Eylül akşamüstünde Tezer, Didem ve ben
Çay içtik balkonda ihtimalleri görüştük
Dert çekiyorduk ikinci olduğundan Havva anne
-ama o biraz farklı, bilinen ilk mağdure-
Böyle çekilir kelimeler, önce erkek fazlası kadın
Sözler yardım etmiyor, belanı bul gramer.

Bir Eylül akşamüstünde Tezer, Didem ve ben
Belki üşüdük balkonda sana günler saydık
-ki bilirsin çok iddialı değiliz matematikte-
Hileli fallar açtık soğumuş telvelerden
-eh fena sayılmayız belki metafizikte-

Her Eylül akşamüstünde Tezer, Didem ve ben
Aşık olduk balkonda şallara bürünerek
-halbuki pek iddialıyız yalnızlığı sevmekte-
Fazla şey istemedim, meyveler ve çiçekler
-ama bu biraz farklı, aşıktım ölümüne-
Merhumdur gerçek ölüler, zavallı leşler merhume.