Günlerimiz iyi. Gülüşlerimizi yüksek perdeden duymanız mümkün, ama alçak sesle edilen pek az sohbete rastlayacaksınız. Çok kitap göreceksiniz, fakat içlerinde tek bir işe yarar satır bulamayacaksınız. Bir şeyler anlatmayı bırakalı biraz oluyor. Fakat gün olacak döneceğiz, kulağınızı bizde bırakınız. Ya da kalbinizi bırakınız. İyi bakacağımıza, haftada bir tozunu alacağımıza, ayda bir de "büyük temizlikte" çitileyeceğimize söz veririz. Sabrınızı da bırakınız. Yahut ayakkabılarınızı. Ya birini kullanıp kalacağız, ya da öbürünü kapıp kaçacağız. Kağıdınız varsa koparıp paylaşınız, kaleminizi de bahşederseniz bir şeyler yazacağız. Saatiniz varsa çıkarınız, onu hurdacıya verip yerine biraz zaman satın alacağız. Yorganınız varsa seriniz, şuraya biraz uzanacağız. Ahbabınız varsa çağırınız, onlar da uyurlar, fena mı? Yedi günü de uyuyacağız, Sümerlerin Pazartesisinden bu asrın Pazar akşamına. Sürahiniz varsa doldurunuz, yutamayacağımız rüyalar oluyor, belki gece yarısı birer yudum alacağız. Yıldızınız varsa geceye asınız, altına sığınacağız. Sabah olunca ses yapmayınız, çayın altını yakınız, perdeyi aralayıp kavanozun dibindeki güneşten biraz göğe asınız. Uyar'sa göğe bakacağız. Kapıyı aralık bırakınız, dairenize hava dolsun, üç mevsimlik uykunun sonunda bir yarına bakıp çıkacağız.
Yarınlar ki "hiç" iken "hep"i çalmayı başaranlandır.
Ellerim gece yatısına çağırılmış
Ve
Telaşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi.
Cemal Süreya
4 yorum:
Google'a "çiçek dürbünü" yazdığımda çıkan 5. linkin senin blogun olması...İşte bu yüzden sen hep yaz, olur mu =)
OHA LAN BU DA ÇOK GÜZEL.
sen fazla güzel yazmaya başladın, hop derler adama :)
çok mersi efendim, beğendiğiniz için onur duydum.
Yorum Gönder