1 Mayıs 2011 Pazar

"Cemrenin suya düştüğü geceydi."

Küçükken sizin de masal kasetleriniz var mıydı?
Önce klasik müzikle başlardı, Müşfik Kenter biraz okurdu, biraz da bir kadın sesi. O Derya Baykal'mış meğer, yeni öğrendim.

Fermi hatırlattı bana, ben de aradım, fizy'den Küçük Kara Balık'ı buldum.
Aynısı, tıpkı çocukluğumdaki kasetteki ses. Aynı masal. Dinlemeye başladım.

Küçükken hep dinlerdim Behrengi'nin masallarını. Küçük Kara Balık ve Bir Şeftali Bin Şeftali. Küçük Kara Balık'ın kitabı da vardı, kırmızı dudaklı, çok güzel balık çizimleri vardı içinde.
Sonunda hep ağlardım. En sevdiğim masaldı.

Prensler kraliçeler yok, zengin olan kız yok, saraylar yok, hizmetçiler yok.
Sadece balıklar, hepsinden bir farklı balık, uçsuz bucaksız deniz.

Hâlâ en sevdiğim masal. Yine dinledim, yine ağladım.
Küçük Kara Balık'a olanlara dayanamazdım, yine dayanamadım. Küçük Kırmızı Balık umut verirdi bana yine de. Biliyorum hiçbir şey değişmedi.
Hayat aynı. Dünya aynı. Masal bir ayna.

Behrengi 29 yaşında Aras Nehri'nde ölü bulundu. Boğuldu dediler. İranlıydı, Şah'a karşı yazıyordu. Şimdilerde anlıyorum, oldukça da komünistmiş yazdıkları. Öldürdüler onu.
Çemberimde Gül Oya'da Yurdanur okulunda okutuyordu bu kitabı. Yakıyorlardı hepsini bahçede. Yurdanur ağlıyordu. Çünkü saf ve doğruyu anlatanı hep yakarlar, gerek kitap, gerek insan.

Ne komiktir hayatı en güzel anlatanların "çocuk kitabı" adı altında olması. Belki de en doğrusu budur.
Çünkü çocuklukta yerleşen duygular hiç yok olmaz.

Eğer bütün çocuklar bu masala ağlayarak ve çiçek dürbünlerine bakarak büyüselerdi, dünya çok daha güzel bir yer olurdu. 

Dinlemek isteyen için masalın birinci ve ikinci bölümleri.

"Her an ölümle yüz yüze kalabilirim. Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın veya ölümümün başkalarını nasıl etkileyeceği."

Hiç yorum yok: