"Sana öykü yazdıran adamı hayatında istersin.
Roman yazdıran adamı seversin.
Şiir yazdırana aşık olursun."
Bense bugünlerde bloga yazamıyorum nedense. Küçük siyah bir defterim var, ona yukarıdaki gibi bir şeyler çiziktiriyorum. Hep yeni öykü fikirleri, her şey hep geleceğe dönük. Hep bir plan işte, hep bir umut. Hep kafandakilerin tamamını hayata geçirebilecekmişsin gibi yaşamak.
Yaptığın nedir ki? Ya önceki senden kaçış, ya o seni özleyiş, ya da gelecekteki sene umutlar yükleyiş.
Bugünkü senden hiç eser yok. Sanki her şeyi yaşayan o değilmiş gibi.
Şu koskocoman carpe diem zırvası değil bahsettiğim. "Anı yaşa" demiyorum, çünkü bu söz duyulduğunda herkes aklını bir yana bırakıp içgüdüleriyle hareket etmeyi anlıyor nedense. Hayır kesinlikle değil. Peki neyi kast ediyorum? Onu da bilmiyorum ya.
Dünü, bugünü ve yarını karıştırıp yaşamak lazım galiba. O da olmuyor işte, hep bir "dozunda yaşama" derdi. Sıkıntı geldi ölçülü yaşamaktan; ama ne yaparsın, ölçüsüz olmayı da sevmem ben.
Sorularım var, cevaplayamıyorum demek isterdim; ama sorularımın bile ne olduğu belirsiz bugünlerde. Ne yalnızlık ne mutsuzluk ne sevgisizlik ne başarısızlık ne umutsuzluk. Hiçbiri değil. Ama bir yer boş gibi, bir şey yok gibi.
Önümde bir çuval kil var, hem şekil vermek istiyorum hem de kirletmekten korkuyorum ellerimi. Üstelik dokunsam da kile sanki bir işe yaramayacak, çünkü hangi şekli yapacağımı bilmiyorum.
Çuvalın başında biraz beklemek mi gerekir acaba? Ya donarsa ben cevabı bilene kadar?
Belli ki cevaplar kimsede yok. Bari birisi soruyu söylesin. Çünkü ben hangi cümlenin sonunda olduğu bilinmeyen koca bir soru işaretiyle yaşıyorum nicedir.
1 yorum:
Korkunc bi "accuracy" ile aklimi okuman. Tehlikenin farkinda misiniz?
kelime dogrulamam da antop zaten gelmeyin ustume
Yorum Gönder