26 Eylül 2024 Perşembe

senelerdir içimden bir türlü atamadığım bir duygu var: akşam karanlığı indiğinde camdan dışarı bakarken, trafikte arabaların kırmızı ışıklarını izlerken, boş bir alışveriş merkezinin koridorlarında gezinirken, bir kış günü dolu bir restoranın sıcaklığı ve kahkahalarının önünden yapayalnız geçerken, daima sessiz ve ıssız olan odamda bir başıma oyalanırken, kim bilir daha başka nerelerde içimi dolduran o 'hayat hep başka yerde' hissi. elimi uzatsam yakalayamayacağım kadar uzak, ama parmaklarımlarım ucuyla değmek üzere olduğum ve bir türlü değemediğim bir şey gibi. hayattayım ama yaşamanın o ışıyan hali, o eşsiz çekirdeği, özü sanki bana uzak. peşinden koşsam da, durup izlesem de bir türlü yetişemiyorum. sanki biraz olsun hızlansam, bir köşeyi dönüversem hemen oracıkta olacak. ama yok, bir türlü yakalayamıyorum. belki de kendimi bildim bileli içimde bu duygu, ya da bu duygusuzluk, bu boşluk, bu uyuşmuşluk. bu hayatın parçası olamayış.