16 Ağustos 2018 Perşembe

16.08.2018


Gece, salonun sıcak ışığında, kendi evimde (ki hep istediğim şeydi bu) şunu dinlerken birdenbire yıllardır hissetmediğim bir aydınlık ve umut hissettim içimde. Üniversitenin ilk yıllarında sabah erken uyanır, kahvaltı eder, hazırlanır, ders için evden çıkmadan önce çok sevdiğim mutfağımızın küçük masasında Tumblr'da gezinirdim. Farkında olmadığım bir şansın içindeydim ama ruhum benden önce fark etmişti herhalde; içimde hep huzur ve heyecanın mükemmel dengesini duyardım durup dinlediğim anlarda. O sabahlar öyle anlar barındırırdı işte.

Çoğu zaman her sabaha mükemmel değilse de umutlu ve heyecanlı uyanan, (kendi standartlarımda) büyük bir enerjiyle hazırlanıp düşünerek, gülümseyerek, şarkı mırıldanayarak o sihirli yolu yürüyen kızın ben olduğuma inanmak çok zor geliyor artık. Şu an o çoğu zamanın dışındayız, inanmak daha mümkün.

Bir şeyleri kaybedince kıymetini anlamak gibi bir klişeye bu kadar çok düşeceğime inanmazdım yine de. Ve dönüp de aynı şeyleri bulabilmenin mümkün olmadığını bilmek derin bir sızı veriyor insana. Belki de o yüzden dönmüyorum.