Nasıl seviyorum kumaşa nakşeder gibi. Üzerimde ipek elbisedir sevmek, sarar sarmalar, uçuşur, bilirim güzelleştirir.
22 Ocak 2013 Salı
Nasıl seviyorum kumaşa nakşeder gibi. Üzerimde ipek elbisedir sevmek, sarar sarmalar, uçuşur, bilirim güzelleştirir.
20 Ocak 2013 Pazar
Bugün böyle idi.
Etek: Elde dikim, göz nuru emeğim
Bere: Güzel 19 yaş hediyesi, kış neşesi
Eldiven: Annenin 20 yıllık hazinesi
Takılar: Kadıköy, çok az lira
İstikamet: Jehan Barbur, keyifli hayat
"Ayrı düşmüşüz yan yana."
15 Ocak 2013 Salı
3 Ocak 2013 Perşembe
1 Ocak 2013 Salı
Ev-leda.
Bu evdeki son gecemi de mutfak masasında önümde bir kitapla ve gece nedir bilmeden geçiriyor olmam tesadüf değil tabii ki. Evin ruhuna uygun.
Kendimi bildim bileli evimi sırtımda taşımaya alışmış, alıştırılmış birine taşınmalar fazla dokunmuyor. İnsanlar duvarların dokusuna uyacak kadar uzun yaşıyor bir yerlerde. Bizse eşyayla ünsiyet kurmayı öğrendik. Belki de bu yüzden kişi olup ruh edinmiş bunca eşyamız var. Duvara değil sakladıklarına sahip olmaktan. Yolculuklar arttıkça bavullar küçülmüyor esasen, demirbaşların tahtı sağlamlaşıyor.
Üç buçuk seneye taht olmuş bu ev ise bana çağ açıp çağ kapatmaları anımsatıyor. Bir önceki ev benim için çocukluğun son yıllarıydı, kendimle olan yollarımın ilk adımlarıydı. Ferah camlarıyla dışarı baktırırdı her daim. İleri bakma durağı gibiydi.
Burası ise ufak odaları, sıcak rengi ile kendine dönüş yuvası oldu hep. İçe dönerek dışa bakmayı öğrendiğim yıllar geçti burada. Hayata dair süzgeçler burada oluştu benim için. Sokakta edinilenler binlerce iç hesaplaşmadan geçip bir şeyler anlattı. Yüzlerce cesur kelimeye, genellemeye döküldü önce, bazen üstü karalandı, yumuşamış tavırlara döndü. Cesur hamleler, ufak pişmanlıklar, hergün değişen kararlar buradaydı. Duvarlarda aşk heyecanının da acısının da kokusu, koridorlarda eski ve yeni onlarca arkadaşlığın izleri kaldı. Tekrar tekrar hayat değiştiren onca kitap burada okundu, Oğuz Atay'dan Sartre'a, Barış Bıçakçı'dan Marquez'e nice yazar burada hayatıma girdi. Burada başladım adamakıllı yazmaya. Çiçek Dürbünü'nü burada başlattım. Kariyer kararlarımı bu duvarlar arasında verdim, ufak özgeçmişime yazabileceğim ne varsa bu kapıdan girip çıkarken gerçekleştirdim. Üniversiteye tam bu mutfak masasından geçiş yaptım. En güzel seyahatlerimin bavullarını burada derledim.
Ve şimdi, yirmilerime başladığım ilk günlerde kapatıyorum bu dairenin çağını. Hayat acemiliklerinin atıldığı, duygumun düşüncemin yoğrulduğu yuvam. Belki de sırf güzel aydınlanmıyor diye beni gecelere alıştıran ufak ev. Bir sevgili dizesiymişçesine dilimden düşürmediğim "Ev ona yakıştı" senindi işte, ötesi var mı?
Toplanmış kutularda üç buçuk senenin her rengi, yetişkinliğe geçişin her tınısı, bir de duvarların ruhu var.
İstikamet ferah pencereli, aydınlığına masamı, yüreğimi ve hayallerimi koyabileceğim bir yeni kale. Yeni on yılın umutlarının rengi. Vakit tamam.
Kal öyleyse güzellikle sevgili ev.
Kendimi bildim bileli evimi sırtımda taşımaya alışmış, alıştırılmış birine taşınmalar fazla dokunmuyor. İnsanlar duvarların dokusuna uyacak kadar uzun yaşıyor bir yerlerde. Bizse eşyayla ünsiyet kurmayı öğrendik. Belki de bu yüzden kişi olup ruh edinmiş bunca eşyamız var. Duvara değil sakladıklarına sahip olmaktan. Yolculuklar arttıkça bavullar küçülmüyor esasen, demirbaşların tahtı sağlamlaşıyor.
Üç buçuk seneye taht olmuş bu ev ise bana çağ açıp çağ kapatmaları anımsatıyor. Bir önceki ev benim için çocukluğun son yıllarıydı, kendimle olan yollarımın ilk adımlarıydı. Ferah camlarıyla dışarı baktırırdı her daim. İleri bakma durağı gibiydi.
Burası ise ufak odaları, sıcak rengi ile kendine dönüş yuvası oldu hep. İçe dönerek dışa bakmayı öğrendiğim yıllar geçti burada. Hayata dair süzgeçler burada oluştu benim için. Sokakta edinilenler binlerce iç hesaplaşmadan geçip bir şeyler anlattı. Yüzlerce cesur kelimeye, genellemeye döküldü önce, bazen üstü karalandı, yumuşamış tavırlara döndü. Cesur hamleler, ufak pişmanlıklar, hergün değişen kararlar buradaydı. Duvarlarda aşk heyecanının da acısının da kokusu, koridorlarda eski ve yeni onlarca arkadaşlığın izleri kaldı. Tekrar tekrar hayat değiştiren onca kitap burada okundu, Oğuz Atay'dan Sartre'a, Barış Bıçakçı'dan Marquez'e nice yazar burada hayatıma girdi. Burada başladım adamakıllı yazmaya. Çiçek Dürbünü'nü burada başlattım. Kariyer kararlarımı bu duvarlar arasında verdim, ufak özgeçmişime yazabileceğim ne varsa bu kapıdan girip çıkarken gerçekleştirdim. Üniversiteye tam bu mutfak masasından geçiş yaptım. En güzel seyahatlerimin bavullarını burada derledim.
Ve şimdi, yirmilerime başladığım ilk günlerde kapatıyorum bu dairenin çağını. Hayat acemiliklerinin atıldığı, duygumun düşüncemin yoğrulduğu yuvam. Belki de sırf güzel aydınlanmıyor diye beni gecelere alıştıran ufak ev. Bir sevgili dizesiymişçesine dilimden düşürmediğim "Ev ona yakıştı" senindi işte, ötesi var mı?
Toplanmış kutularda üç buçuk senenin her rengi, yetişkinliğe geçişin her tınısı, bir de duvarların ruhu var.
İstikamet ferah pencereli, aydınlığına masamı, yüreğimi ve hayallerimi koyabileceğim bir yeni kale. Yeni on yılın umutlarının rengi. Vakit tamam.
Kal öyleyse güzellikle sevgili ev.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)