29 Nisan 2012 Pazar

Yakınlarda bi' gezegende unuttuğum tüm şeyler.

-Edebi değeri olmayan alelade blog post-Büyük Ev'i alet ettiğim fecahat zihin akışı.-
Çalışma masamdaki (ki mutfak masası olur) üç santimlik benden daha güzel ders çalışan kedi.
Kaçtı bak elimden tuttuğum çocuklar.

Şurda neredeyse 20 yaşındayım, (ki bu mevzuya önümüzdeki aylarda değineceğiz) sınav olmasa kim kime oyuncak alır? Bir çiçek de alıp gelemediniz zaten. Hadi al bu lafı üstüne giy.
Beğenemedin sevemedin, ama senin, ya nolacağdı ya?

Aman. Ne anlatıyoruz? Neler oluyor?
Tasma takıp dolaşırsın, ama gelir yine başa. İki güvercin bir takla atar, kanatları yine seni yakar.

Cidden hafiften kendimi unutuyorum.
Çarşaftan yelkeni, gel de bi' gör beni, salonun ortasına Bermuda Şeytan Üçgeni.

Üslup ağırmış, kafalar karışmış, bütün yazıları tek bir sesten okuyorum, kime güvenileceği belli olmaz, ortada amaç mı var, ne olur birileri varoluş bunalımımı garipsemesin.
Evrenin en debelenen yerindeyim.
Çeneme gömülmüş yirmilik diş gibi, kaçacak yerim yok ama evimdeyim.

Şimdi 50 gün filan kalmış diyorlar, diyorum oldu tamam.
Sarpa saran bu masalda başroldeyim.

Niye aşırı tepki veriyorum? Aşırı tepki lafını bulan adamı da ben bulup katledeceğim. Kaçırdığım her şeye diyeceğim, hani tek bir şey değil. Listesini yapamayacak kadar ucunu kaçırdığımdan korkuyorum.
Olanla olunmaz.
Hepsi ayrı bi' ağrı gibi uzanıyor yerinden.

Net konuşamıyorum. Net olmasın. Ben afaki üzülürüm.
Takside bıraktığım kocaman gitar.
Ne kadar sevdim seni, ne kadar çok.
Hepsini bulucam bir bir, yerine koyucam bir bir.

Bıktırdım.
O an Tayyar bizi sevmedi, accık haklı esasında.
Dura bas kalalım arada derede arada. İnicem ben burda.

Ben bu işi düzeltirim.
Daha ilerde illallah.

Ama gitmek lazım.
Dön evine Tayyar karın bekler.

Fazla mütevazı değilse de çok şey mi istiyordum neticede?

Gel beni bul beni bul beni bul.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Alın(ma)tı.

381098_267707036611990_100001180862084_639389_1032110870_n_large
"O gün hava o kadar güzeldi ki 'Bugün kötü hiçbir şey olamaz' diye düşündü. Hemen ardından 'İyi hiçbir şey de olmamalı bugün' diye ekledi kendi kendine. Günün tek sahibi olmalı güzel hava, şerefine sevgi duruşunda bulunmalıyız. 'Güzel hiçbir şey olmasın, kötü de olmasın ne olur. Bugün hava gibi, altımdaki deniz gibi saydam olsun.' Çünkü biliyor, bağdaştırma bir lanettir. En güzel anılar bile, beyaza çalınmış kara gibi günü kirletir, katran gibi yapışır ellere. Güzel anılar bile renk değiştirir, uzaklaştıkça kararır. Öyleyse İstanbul tanrıları, onun mütevazı duaları yerini bulsun bu defa. Bize bir kez olsun kendi başına sevebileceğimiz bir şey bahşedin. Hiçbir şey kalmayınca bugüne tutunalım, tutununca ellerimize batmasın ne olur."

Tırnak işareti, ama kendimi alıntıladım.

Fotoğrafı internetten buldum, fakat okulumdan çekildiğine eminim, Tıpatıp açı, tıpatıp manzara. Orada o kadar az vaktim kaldı ki.  Ama bu konuda ağlama vakti henüz gelmemiştir.

Çok sevdim ki ben orayı. Çok ama. Çok.

19 Nisan 2012 Perşembe

Uçuş.

Yaz 2012 ön gösterim. (Instagram değil)

Sayfaların arasında, kahvelerin dibinde, koca pencereli kitapevlerinde, uçuşan kumaşlarda, alınan biletlerde, hediyelerde, sözcüklerde, rüyada ve hayalde, gün batımlarında, şehre direnen yaban otlarında varoluş bunalımı var. Hat safhada. Aradığınız anlama şu anda ulaşılamıyor. "İkinci evreye geçmediniz" Bir roman kahramanı gibi. Nasıl geçilir ki ikinci evreye, bilmiyordum.

Ilık suları hatırlatıyor bana bu mevsim. Ilık durgun sular ruh sıkıştırır yine de kimi zaman. Kumaşlar kadar uçuşsun bu yaz. Anlamı verecek, ya da aradığımızı unutturacak kadar güzel olsun. Bu mevsimi berrakça anlatan bulanık upuzun bir nehir var: Hızla Gelişecek Kalbimiz

Bir de demişler ki, bir yazar size aşık olursa asla ölemezsiniz.

Bütün çalar saatlerin
Derin ve güzel bir su'yu vurduğu zamanda
Hızla gelişecek kalbimiz.

Turgut Uyar

13 Nisan 2012 Cuma

Sahil.

112716865156fa3f8el_large
Dünya, bir bahardan aşağı yuvarlanıyor. Papatya sapından halatlarla tutmaya çalışıyor güneş onu. Bazen elinden kaçıyor, sular boşalıyor gökten. Yağmur yağdıkça elimin altında nemli toprağı hisseder gibi oluyorum. İki onyıllık geçmişimi tarıyor, yağmurlu günlere dair tek bir güzel anıya yine rastlayamıyorum. Kararsızlıklarımdan olacak, en çok bu ara mevsimleri seviyorum.

Zaman, ayaklarımın altından kum gibi kayıp gidiyor. Nedense dünyanın sonu teorilerini, bir de Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü aklımda döndürüyorum. Dünyayı unutuyorum, bekleyen her şeyi daha da ısrarla unutuyorum. Umudu çikolatadan yumurtalardaki minik mavi çocukluk hallerinde arıyorum, her şeye üşenirken, oturup onlara kartondan ev yapıyorum. "Ciğerlerine bensiz bahar havası çekme" diyen kızıl saçlı kızla kıvırcık saçlı çocuk, birbirlerinin elleri kadar benim ellerimden de tutuyorlar. Onların peşinden eteklerimi sürüyerek sahile koşuyorum. Dünyanın en sıradan yerlerinde, evrenin en olağan şeyini arıyorum.

Aklıma, hiç çekilmemiş fotoğraf kareleri üşüşüyor.

"Yürüyor muyduk,
Yoksa bir doğa parçasının
Altını mı çizdiriyorlar bize?"

Cemal Süreya

10 Nisan 2012 Salı

Gibi.

Benim delirmeye ve hata yapmaya ve sıkılmaya ve evde bayat diziler izlemeye ve çirkin esprilere gülmeye ve kötü giyinmeye ve daha az tepki göstermeye ve hesap vermemeye ve gereksizce uzatmaya ve makul olmamaya ve koyvermeye ve de umursamamaya hem de umursamaya hakkım yokmuşçasına.

"Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı."

İhsan Oktay Anar - Suskunlar

6 Nisan 2012 Cuma

Kil.

Tumblr_m013caexqu1r4pl40o1_500_large
Kilden çiçeklere rastladım evde, bir sepette yan yana duruyorlardı. Birbirlerine değdikçe güzel sesler çıkardılar, daha önce hiç duymadığım. Sert, ama incecik, kırılacak gibi. Kırılma meyilinin o hafif ama kendini belli eden sesi. Kırmadan taşımaya çalıştım.

Killerden başka erikler de çiçek açtı. Çünkü bahar bazı çiçekleri alır, bazı çiçekleri götürür.

Ölüm diye bir şey yoktu ki Hilmi Bey
Var mıydı?
Yüzümden bir şeyler aktı aktı
İçim de menekşelendi Hilmi Bey
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor.

Edip Cansever

4 Nisan 2012 Çarşamba

Bit pazarı.

Eski yazıları deştim, tamamen unuttuğum bir şiir buldum.
Biraz tozlu, idareten.
Komşu.

Bir gün bize de bekliyorum,
Yetti başka kadınlarda süründüğün.
Bari kapıdan uğra da alıver
Bıraktığın kek kalıbınla kalbini.
Zaten sığmıyor dolaba; ne o elbise
Ne o bardaklar, ne de gözlerin.
Bir poşete doldurup atacağım seni de
Çöpçü çocuklar bulur diye ödüm kopuyor.

M.

3 Nisan 2012 Salı

Tumblr_m0kg3rqmor1r59sbqo1_500_large
*
"O yıl bahar bize eksik yanlarımızı, hiç tamamlanmayacak şeyleri hatırlatarak gelmişti."
Bizim Büyük Çaresizliğimiz - Barış Bıçakçı

2 Nisan 2012 Pazartesi

G(D)ün

Bize resmen "Kim kitap okuyor?" sınavı yapıldı. Kurum-öğrenci müsabakasında ilk tur belirsiz sona ererken, taraflar şimdilik dinlenmeye çekildi.

Sabahattin Ali'nin öl(dürül)üm yıldönümü. 

"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna