Kar daima güzel ama ürkütücü gelmiştir bana.
Güzelliği apaçık ortada, ürkütücülüğü de altında ne olduğunu bilmemekten geliyor olsa gerek.
Bir de "kar sessizliği" diye bir şey var benim için.
Nedendir bilinmez, kar yağdığında her yer başka bir sessiz gelir bana.
Mesela açın şimdi camı, bakın, her gecekinden başka bi sessizlik.
Etrafı kaplayan kar sesi emiyor, bir başka yankılanmasına sebep oluyor sanki.
Birazcık masal gibi.
24 Ocak 2010 Pazar
19 Ocak 2010 Salı
Message In A Bottle.
Başkalarının hayatına şahit olmayı sever misiniz?
"O onu yapmış, şu şununla kavga etmiş"i öğrenmeyi değil de,
Hiç tanımadığınız insanların hayatının önemsiz kısımlarına ortak olmayı.
Ben bayılırım.
O yüzden severim ikinci el kitaplara yazılmış notları okumayı.
Unutulmuş hatıra defterlerine bakmayı.
Ve alışveriş arabasında bırakılmış listeleri incelemeyi.
Sonuncuyu seven bir tek ben değilmişim. "Shopping lives" adlı blogun sahibi de aynı işle uğraşıyor.
Alışveriş arabalarında, sepetlerde bulduğu buruşturulmuş alışveriş listelerini topluyor, üstüne üstlük blogunda yayınlıyor.
"Kaç tane liste bulmuş olabilir ki" demeyin, hatırı sayılır miktarda listesi var blogunda.
Ben çok keyifli ve yaratıcı buldum. En beğendiğim listeler aşağıda. Daha fazlası için:
http://shopping-lives.blogspot.com/
"And so it started.
.... my collection and compulsion to keep these discarded pieces of someone's life.
Little clues are left on an anonymous list ~ the handwriting, type of paper, things to buy, methodically scribbled out as they walked around the aisles, folded or scrunched, spelling mistakes, junk food, items underlined, extra instructions.
I make up images in my head of the person that wrote the list ~ older lady, widowed, careful about her diet, likes to keep herself youthful.
What sort of paper are you?
"O onu yapmış, şu şununla kavga etmiş"i öğrenmeyi değil de,
Hiç tanımadığınız insanların hayatının önemsiz kısımlarına ortak olmayı.
Ben bayılırım.
O yüzden severim ikinci el kitaplara yazılmış notları okumayı.
Unutulmuş hatıra defterlerine bakmayı.
Ve alışveriş arabasında bırakılmış listeleri incelemeyi.
Sonuncuyu seven bir tek ben değilmişim. "Shopping lives" adlı blogun sahibi de aynı işle uğraşıyor.
Alışveriş arabalarında, sepetlerde bulduğu buruşturulmuş alışveriş listelerini topluyor, üstüne üstlük blogunda yayınlıyor.
"Kaç tane liste bulmuş olabilir ki" demeyin, hatırı sayılır miktarda listesi var blogunda.
Ben çok keyifli ve yaratıcı buldum. En beğendiğim listeler aşağıda. Daha fazlası için:
http://shopping-lives.blogspot.com/
.... my collection and compulsion to keep these discarded pieces of someone's life.
Little clues are left on an anonymous list ~ the handwriting, type of paper, things to buy, methodically scribbled out as they walked around the aisles, folded or scrunched, spelling mistakes, junk food, items underlined, extra instructions.
I make up images in my head of the person that wrote the list ~ older lady, widowed, careful about her diet, likes to keep herself youthful.
What sort of paper are you?
Pretty floral purpose made from a pad, with the heading 'shopping'.
A square of card cut from a teabag box.
An old birthday card or unused postcard.
Recycled envelopes or office a4 paper.
Torn.
Cut.
Do you write the list in a virtual tour of the aisles?
Fresh on one side ~ the rest on the other?
Long hand or block caps?
Most misspelled words are yoghurt and broccoli"
A square of card cut from a teabag box.
An old birthday card or unused postcard.
Recycled envelopes or office a4 paper.
Torn.
Cut.
Do you write the list in a virtual tour of the aisles?
Fresh on one side ~ the rest on the other?
Long hand or block caps?
Most misspelled words are yoghurt and broccoli"
Chocolategirl64 - "Shopping Lives" blogunnu sahibi - The owner of "Shopping Lives" blog
6 Ocak 2010 Çarşamba
Bakı.
Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
- Özdemir Asaf
Bu kadar "az" ile nasıl bu kadar "çok" anlatır insan?
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
- Özdemir Asaf
Bu kadar "az" ile nasıl bu kadar "çok" anlatır insan?
4 Ocak 2010 Pazartesi
Güneşin Oğlu.
"Yaşlanmak gerçekten büyük mucize, ama ben artık ondan daha büyük bir mucizenin olduğunu biliyorum.O da ölmek. Çünkü, hayat başlayan bir şey olduğu gibi biten de bir şey olmalı. Yaşadığınız en iyi seksi düşünün, yediğiniz en iyi yemeği, seyrettiğiniz en iyi maçı... Eğer bunlar hiç bitmeyip hala sürselerdi şu anda en iyi değil, en sıkıcı olacaklardı. Hayat da böyle işte. Eğer bir noktada bitmezse insanı canından bezdirebilir. İyi ki ölüm var da hayatta her şeyi yerli yerine koyuyor. Nasıl diyorlar: Yaşasın ölüm!"
-Fikri Şemsigil, "Güneşin Oğlu" Yine televizyonda gördüm bu akşam Güneşin Oğlu'nu. Uzun uzun anlatılacak ayrıntılar vardı elbet, ama girmeyeceğim şimdi. Fikir orijinal, senaryo zekice, diyaloglar eğlenceli, oyunculuklar başarılı (Öhöm, Haluk Bilginer alert.), soundtrackler hoş. İzlenir bence böyle bir film. (İzleyenler için eklemeliyim ki, oyuncular sürekli değişse de bizim hep aynı karakter olduğuna inandırılmamız en başarılı yönlerden biriydi.)
İşin en güzel yanı, ne mesaj kaygısı, ne gişe derdi, ne ödül arayışı, hiçbir şey yok bu filmde. Sadece mucizelere inanmanız ve biraz anlayış sahibi olmanız yeterli. Bülent Emin Yarar'ın performansını takdir etmek, Haluk Bilginer'in seslendirdiği parçalara ayrıca dikkat etmek, Onur Ünlü yönetmenliğindeki filmleri takip etmek gerek.
Keyifli olduğunuz bir günün akşamında, düşünebilen bir kafa ve inanabilen bir yürekle, biraz çay ve elmalı kek eşliğinde izlemeniz önerilir.
Bunu seven şunu da beğendi: "Korkuyorum Anne"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)