11 Ağustos 2013 Pazar

Prag.

2011 Yaz zamanında yaptığımız ufak Orta Avrupa turunun ne notlarını, ne fotoğraflarını paylaşamamıştım. Prag'dan aldığım kullan-at fotoğraf makinasından kalanlar geçen ay ışığa kavuştu. Kısmen notlarımla, taksit taksit buralara da kavuşturacağım. Önce Prag.

-Vitus Katedrali-

O zamanlar bordo bir Moleskine ile dolaşıyordum. İsmi Franz idi. Franz'dan kalanlarla geçmişten kendimi alıntılıyorum. "Bu defterin eşine de Milena diyeceğim galiba." Dava'yı okuyarak çıkmıştım yola.

"Şehir güzel ama sokakları rutubetli odalar gibi kokuyor biraz, dolu nefesler alınamıyor. Belki de bu yüzden sıkkındı Kafka."

Şiirleri Pia'nın ağzından dinlemek ilk defa burada çok takılmış aklıma. "Mesele Kafka olmakta değil, Milena olmakta" diye ilk burada çiziktirmişim. Sonra şiire dönmüştü bunlar. 

-Eski Şehir meydanına yakınlarda bir pencere-

"Matias Kapısından çıkıp merdivenlerle Charles Köprüsü'ne dek indik. Merdivenler belki de şehrin en güzel yeri. Küçük pencereli ufak binalar, hepsinin pervazları çiçeklerle süslü, küçücük evler."

-The Streetles-

O esnada Avrupa turunda olan, biri kontrbas biri gitar çalan ve yalnızca The Beatles şarkıları söyleyen sokak müzisyenleri. Şimdilerde sokaklardan terfi ettiler ve onlara yolladığım bu fotoğrafı sevgi dolu bir mesajla karşıladılar.

"Anımsıyorum bir fotoğrafı vardı burda. Yürürken yalnız kendi görebileceği silinmez ayak izlerine rastlıyor insan bazen."

Her yerde rastlanabilecek turistik detayları es geçtim. Kafkaesk kelimesini çok sevdim hep, bu şehirden arta bu kalsın.

Bir de bir kar küresine benziyordu Prag. Prag, Nazım'ın dediği gibi, camdan bir sandıkta uyuyan bir kadındı.

Hiç yorum yok: