2 Kasım 2012 Cuma

"Çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat."

"Salon penceresini açık unutmuşuz sanki. Belli belirsiz sesler yankılanıyor şimdi, yağmur damlaları büyüyor seslerde. Boşluklarda büyür fısıltılar.

"Sayısız penceren vardı bir bir kapattım / Bana dönesin diye bir bir kapattım" 

Hadi dön şimdi aç tekrar, sabahın soğuğunu kucaklar gibi. -ne eğretidir seninle kucaklaşmalarımız- Yankılanacak hiç sesim kalmadı, hadi aç pencerelerimi. Soluksuz değilse de sessiz kaldım.

Hiç bu kadar gürültülü bir sessiz olmamıştım. Hiç bu kadar kelime israfı yapmamıştım. Cılız yankıların peşindeyim, ufak çıtırtılardan korkuyorum. Kapılarımı üzerime kilitliyorum. Şu ufacık odada kendimle huzurlu oturamıyorum.

Cılız çıtırtılar neden sonra cılız gelir oldu. Ya şekerden pamuklar tıktın kulaklarıma, ya kanata kanata açtın gözlerimi. Üstümde senin incecik dokunmuş yanık yaraların.

Kağıtlar basıyorum tenime şimdi - nafile. Nasıl da sonsuz yanıyor bu mavi ateşler.

Belki de tavlar eğriydi, ben işlenemeden kırıldım."

Hiç yorum yok: