24 Haziran 2011 Cuma

"Bin beş yüz yıldır hâlâ çocuk kale burçları, yine sana kalıyor."

Tumblr_ln9r01p1jc1qzrkblo1_500_large
Akşama telaş çok olur, şimdiden yazmak gerek.

Yine bir "gidiyorum" teması işleyeceğim, ama önce söyleyecek kısa bir sözüm var. Dün S. ile beraberdik. Gezdik dolaştık, Andy Warhol'a gittik, Akbank Sanat'ın kapısına yazılmış "10 numara kübistim bacım" yazısına güldük, birbirimize güldük. Onu görebildiğim günlerin sayılı olması beni derinden yaralıyor ve şimdiden özlemeye başladım. Blogunu da özlüyorum üstelik, artık hiç yazmıyor. Belki siz de okursanız yazar yine: http://okyanusumsu.blogspot.com/

Bugüne gelirsek, ben yine bavul topluyorum ve sanırım bu olağan bir şey haline geldi. Evde panik bile yok.
Belki ben büyüdüm, belki annemler alıştı, belki ikisi birden.

Çok sevilesi insanlar var yanımda, ve zaten çok sevdiğim yerler olacak. Boyoz, Kordon, kumru, Pamukkale, Güneş. Ama aslında tam bir tatil değil bu. Bir yerlerde bizden daha az şanslı insanlar var ve biz elimizden geldiğince, bir haftalığına da olsa onlara yardım etmeye çalışacağız. Umarım yararlı olur.

Ben çocuklara müzik öğreten ekipte olacağım. Güzel albümler aldım yanıma, onları hiç duymadıkları ezgilerle tanıştırmayı umuyorum.

Gündüzleri çalışıyoruz, akşamları bizim. Sohbet ederiz bol bol. Yorulur erken yatarız gibime geliyor. Ben yine dayanamadım, yanıma 3 tane kitap aldım:
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği - Milan Kundera
Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar
As I Lay Dying - William Faulkner

Yaz bavulu toplamak daha güzel hem, bak kitaplara da yer var. Blogum olmayacak tabii, internetim yok. Ama Moleskine yanımda, o yalnız bırakmaz. Uzun uzun notlar alırım ona, sonra dönünce kendimi alıntılarım, size aktarırım.

Ona bir isim vermek lazım bu arada, benim yerime de düşünür müsünüz? Bordo Moleskine'e ne isim konur ki?

Kısacası öbür Pazar gününe dek yokum. Beni tanıyorsanız, seviyorsanız, özleyecekseniz daima bir telefonum var. Yok henüz yüz yüze tanışamadıysak burada beklerim sizi, döner dönmez cevaplarım aklınızdakileri. Güzel hikayeler anlatın bana, hep dinlerim.

Bir Shakespeare karakteri edasıyla, geçici bir adieu ve 87'den kalma, Yeni Türkü'nün "Dünyanın Kapıları" albümünden gitmelere dair, yazıya adını vermiş harika bir şarkı.

2 yorum:

Arriba dedi ki...

iğrenç espri alert: adını feriha koydum.
Shakespeare'den bir isim bulabilirsin mesela.
Yok yok, hortkuluk olsun. Sonuçta ruhundan bir parça. Creepy biraz gerçi.

Arriba ıssız adadan bildirdi.
İyi yolculuklar.

Eda dedi ki...

İyi yolculuklar, bol eğlen :)
Dönüşte biriktirdiklerini merak ediyorum
Benim kırmızı moleskine'imin adı Gabriel...
Andy Warhol çok iyi değildi bence; ama saygı duyarım